3 Ocak 2016 Pazar





KAHVE FESTİVALİ'NİN ARDINDAN

Yılın ilk bloglamasını yapalım...Aslında hemen yapacağım bir işti ama akademisyenliğin kötü yanı bin türlü işle uğraşıyorsunuz...

Uzatmayalım, öncelikle olaydan nasıl haberdar oldum bu kısmı kısaca anlatayım. Geçmişte verdiğim derslerden biride yemek kültürüydü ve ben bu ders için kaynak ararken Milliyet Sanat dergisinde Hülya EKŞİGİL'i keşfetmiştim. Her ay sırf onun için dergiyi satın almaya başladım ve neredeyse 10 yıldan fazla oldu... Ekim 2015 sayısında geçen sene birincisi yapılan bu sene ise ikincisinin yapılacağını belirten bir yazı ile karşılaştım. Aman YARABBİ, kahve festivali var ve ben geçen sene gidememişim!!

Haberi okur okumaz Biletix'e girdim ve bilet alayım istedim. Bi baktım ki 4 günlük festivalin cumartesi pazar günleri sabah ve öğleden sonraki seansları dolmuş bile. Bende kendim ve eşim için Cuma sabahına iki kişilik bilet aldım. 50 TL biletler ve 9 TL kargo parası ile 59 TL tuttu.

Festival Haydarpaşa Tren istayonunda...

Cuma sabahı erkenden Bolu'dan yola çıktık ve zamanında festivale ulaştık. Birincisi park çok büyük problem! Parasıyla yer bulana kadar anam ağladı. Cumartesi-pazarı düşünmek bile istemedim.   





Festival ana baba günü. İçerde bir anons yapıldı perşembe sabah ve öğleden sonraki seanslara katılım tolam 6000 kişi(!) imiş. Doğrudur çünkü içerisi hakikaten sağlam kalabalıktı...Dört günün toplamını merak ediyorum??

İçeride festivale ait bir kitapçık aldık.
Kitapçığın içinde hem günlük program hem de lokalizasyonlar vardı...


İçeride kahve içen, alış-veriş yapan, toplantılara katılanlar olduğu kadar burayı bir reklam arenası olarakta kullanmak isteyenler de vardı. Bunlardan biride kostüm tasarımcısı bir bayandı ve tweggy'si kaçmış halde oralarda dolanıyordu:))))  Eşim çok beğendi ve hemen resim çektirdi.



İçerisi sabahın o saatinde bile çok kalabalıktı ama kimisi programları ya da etkinlikleri hiç takip etmiyor ya kahve içiyor ya da arkadaşları ile telefonda konuşuyordu. Amaç sadece kahve içmekti sanırım??? Hatta kimisi telefonda arkadaşına ağzını yaya yaya "kahve festivalindeyiz canıımmmmm" diye sesleniyordi ki akşam sohbetlerinin bir kısmının festival üzerine olacağını tahmin etmek zor olmuyordu.

FIAT bir arabasını kahveyle döşemişti ve epey bir ilgi çekiyordu...


Her türlü ekipman, kitap, kahve satışı da mevcuttu ve satın almak için iyi fırsattı. 










Benim gibi bir kahve sever için CENNET !!

Benim için bu festivalin en anlamlı iki farkındalığı var: Birincisi TOPER AKADEMİ ile sohbet etme imkanı buldum ve ileride belki bir eğitim kooperasyonuna (üniversitemiz olarak) gidebiliriz. İkincisi ise Aeropress'im için değirmen oldu. Standın birinde laf lafı açtı ve bu demleme harikası cihaz içinede  girebilen seramik öğütücülü el değirmeni olduğunu öğrendim ancak standdaki beyfendi ismini unutmuştu. Eve geldim hemen araştırmaya başladım. PORLEX marka Japon malı bir değirmen olduğunu buldum ve Türkiye'de bulamadım, Almanya'dan sipariş ettim. Bu cihaz hem küçük, hem ayarlanabilir hem de semarik öğütücülü hem de Aeropress'in içine de girebiliyor! Şimdi evde demlediğim kahveleride anında öğüterek yapıyorum, lezzetine doyamıyorum. 








 
ÖZET: 

Süper bir etkinlik

Yer küçük kalıyor,

Biletler hemen tükeniyor, alakalı alakasız bir sürü kişi var!!

Park çok ciddi problem.

Cebinizde para/kredi kartı ile gidin, satn almak istediğiniz aletler olabilir... 

Kısmetse seneyede ordayım:))















17 Ekim 2015 Cumartesi

Yedigöller Güzellemesi 15 Ekim 2015

Bugün Yedigöller ile ilgili bloglamak istiyorum

Yedigöller Boluya bağlı bir Milli Park. Burası üzerinde Yığılca ve buna bağlı olarak Düzce ilimizde hak iddia ediyorlar ama ilk akla gelen Bolu oluyor, hele ki şimdi yolu da yapıldı ya buradan gidip gelmek çok kolaylaşmış, bugün test ettik...

Aralarda ve sonunda bazı gerekli ve teknik bilgiler varmeye çalışacağım.

Bu geziye geçen seneden karar verdik aslında çünkü geçen sene "şu şu tarihte tekrar gidelim" diye prensip! kararı almıştık ailece:)))

Yedigöller aslında Bolulular haricinde kıymeti daha fazla bilinen bir yer, özellikle fotoğraf sanatçıları, doğa tutkunları ve kamp yapmak isteyenler için çok tercih edilen bir alan. Yıllar önce bir ziyaret sonrası "kıymeti bilinmiyor buranın" demiştim ama sonradan öğrendim ki "Hürriyet En İyi 10" dahil birçok yazıda konu edilmiş bir güzellik. Hatta 2015 Kurban Bayramında On bin kişinin ziyaret ettiğini söyleyen yazılarda mevcut. Yolu çok kötü olduğundan ömründe yedigölleri gezmeden vefat eden Bolulu o kadar çok ki! Benim bile bu sene ve geçen sene haricinde en yakın ziyaretim 10 sene önceydi düşünün, toplamda ise on kereyi bulmaz. Bu sene kurban bayramı zamanı yolu asfaltlanınca gitmek için biraz daha heveslendik.


Yol hakikaten güzel asfaltlanmış. Bolu merkezden toplam gidiş-dönüş 85 km yol yaptık. Bu merkezdeki durumunuza göre 3-5 km fark edebilir. Boludan yola çıktıktan sonra yaklaşık 30-35 km sonra üsttteki fotoğrafta da görülen "Seyir Tepe" ye ulaşıyorsunuz. Burası Yedigöllere giden kıvrımı bol yolun zirveye çıktıktan sonra aşağıya doğru eğimli olmaya başladığı bir yerde. Özelliği ise 3 tane gölü ve eşsiz bir manzarayı yukarıdan gözlemleyebilmeniz.









Biz seyir tepeye çıktığımızda kimse yoktu ki bu şaşılası bir durum çünkü genelde o iki katlı ahşap yapıda atım atacak yer bulunmaz. Size tavsiyem mutlaka oraya çıkın...

Tabi bu arada yanınızda varsa iyi bir DÜRBÜN, iyi bir FOTOĞRAF MAKİNESİ, iyi ve rahat bir AYAKKABI olması lazım. Hatta ve hatta havanın durumuna göre YAĞMURLUK bir veya iki ince ve kalın MONT  her an lazım olabilir. "Burası BOLU her şey olu" lafı gerçekleşebilir ki biz yaşadık aşağıda okuyacaksınız....

Gidiş-dönüş 85 km yolun yedigöllere yakın 5 km'si taş döşeme. Yani gidiş-dönüş yolunda toplam 10 km mesafe taşlı ama rafhatsız etmiyor. Tahminim kış şartlarında araçların rahat inip çıkabilmesi için biraz tırtıklı bırakılmış çünkü buralara 1-1,5 metre kar yağıyordur belkide daha fazla...



Göl girişinde araç başına ücret ödüyorsunuz. 12 TL şu an


Burada dikkatinizi iki şeye çekmek isterim: 1. si olta balıkçılığı var ki oda öğrenebildiğim kadarı ile 1 yada 31 Martta başlayıp 30 Eylülde sona eriyormuş. Olta başımı yoksa bir kaç oltaya mı 20 TL soramadım. Zaten şu an yasak! Büyük büyük balıklar gördük ama bunlara balıkçılar "pullu" diyorlarmış ve Yedigöller alabalığı gibi rağbet edilmiyormuş.



İkincisi ise müthiş sayıda kampçı ve tur ile gelmiş ziyaretçi mevcut, oturacak masa ve park yerini bulana kadar göbeğimiz çatladı. Elinde fotoğraf makinesi olmayan kampçı yok gibiydi zaten. Tahminim bu ziyaretçilerin ana amacı bol bol fotoğraf çekmek... 








Özellikle turla gelenler aşçılarınıda yanlarında getiriyorlar ve sadece geziyorlar. Yemek zamanı gelip yemeklerini çay zamanı gelip çaylarını alıyorlar ve gezmeye devam...

Biz ise kendi mangalımız ve çayımız kendimiz yapıyoruz. Mangal boş çünkü kimsenin canını çektirmeyelim:)))



Yemeğimizi yiyip çayımızı içtikten sonra ki o ara yağmur başladı! (yukarıda Burası Bolu herşey olu demiştim) biraz gezip yediklerimizi hazmedelim dedik.




Aşağıdan belli belirsiz seyir tepedeki kuleyi görmek mümkün! Tam ortada. Ah bide dürbünü evde unutmayaydık!!




Her yer sonbaharın o pastoral renkleri ile dolu.

Bu arada Yedigöllerde yemek yiyebileceğiniz çok fazla yer yok. Bir iki yer gözümüze çarptı o kadar. Akşam kalacak yer de şu an mevcut değil diye biliyorum ama bir kaç arkadaştan "bungalov var" diye duymuştum, teyit etmedim.

4 göl yukarıda 3 göl aşağıda. Genellikle Büyük Göl çevresi çok kalabalık.


Biz öğlen yola çıktığımız için çok fazla gezemedik ama kısmetse bir sonraki gezimizde erken gidip tüm noktaları gezmek istiyoruz. Hatta 1 yada 2 günlük kamp bile düşünebiliriz.

Bolu Yedigöller dediğim gibi gidiş-dönüş 85 km. Mengen Devrek yolu üzerinden de geri dönülebilir ancak ben geçen sene oradan gittim yol iki kat uzadı. Mengenden Boluya ekstra 1 saat daha ekleniyor. Bu sene yol çok güzel asfaltlandığından süperdi. Çok yavaş gidip gelmemize rağmen (yol çok virajlı olduğundan TUZLU ÇUBUK KRAKER yada MİDE BULANTI ÖNLEYİCİ bulundurmanızı şiddetle tavsiye ediyorum) 1,5 saatte döndük. Giderken bu zaman dilimi daha da uzundu çünkü Seyir Tepede epey zaman oyalandık. Ama manzara muhteşemdi!



Ziyarete gelecek olanlara Ekim başı ile en geç Kasım ortasını tavsiye ediyorum çünkü daha sonra tüm yapraklar sararıp döküldüğünden o zamanki rek cümbüşünü görmek mümkün olmayacaktır. Buna rağmen kışın gelip kamp yapanlarda mevcutmuş!

Hepinize iyi bir gezi diliyorum.



14 Mart 2015 Cumartesi

KAHVE HAKKINDA

Madem bloglamaya başladık devam edelim.

Bu sefer ne zamandır yazmak istediğim ama ertelediğim kahve ile ilgili bir yazı yazmak istedim. Hem cihazlar hem kullanımları ile ilgili kısa kısa notlar paylaşmak istiyorum.

Öncelikle fotoğraflar profesyonel çekim değil. Onun için kusura bakmayın. Elimdeki cihazların kimisi iş yerinde kimisi evde... Olabildiğince özenli çekmeye çalıştım.

Oldum olası ritüeli olan şeyler ilgimi çeker, kahvede bunlardan biri. "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı" olması bence uzun uzun ritüeli olmasından...Tabi bu bahsettiğimiz olaylar belki 50-60 yıl öncesinden...Başlangıçta çiğde olsa kahve çekirdeğinin olması lazım...

Eskilerden bir şekerlik-kahvelik




Bu bile başlı başına sıkıntı. Fakirin evinde nerde kahve? Ekmek yok ki kahve olsun! Hadi diyelim gittiğiniz yerde kahve vardı önce ateş yakılacak, kahve kavrulacak

Yine eskilerden bir tava



sonra soğutulacak (resimdeki bir soğudanlık, alttaki resimde bir tarafının delik olduğuna dikkat ediniz, soğuyan kahve buradan değirmene konulur. Ahşaptır ve işlemeleri çok güzeldir. 40-50 yıllık, antika)



 daha sonra öğütülecek,


sonra bakır cezvede ağır ağır pişirilecek.


Bu kahveyi içmek için en az 2 saat bekleyeceksin. Böyle olunca bir fincan kahveyi unutmazsın tabii:))

Biz günümüze gelelim. İlk başlarda instant kahve denilen kahveleri içtim, sonra bir gün arkadaşlarımdan biri filtre kahveyi önerdi ve kahve konusunda ilk kırılma noktasını yaşadım. O günden beri -ki bu yaklaşık 10 yıldan fazla bir zamanı kapsıyor- bir ya da iki kere instant kahve içtim.

Filtre kahveyi çok sevince önce makinasını aldım işyerine. Severin marka büyük bir makine ve 1/4 lük filtre kağıdı kullanılıyor içinde.



Epeyce bir süre bununla idare ettim daha sonra çekirdekten çekmenin daha güzel olduğunu keşfettim, Tchibo'dan öğütme makinesi aldım.


Bu makinenin diğerlerine göre avantajı fotoğrafa dikkatli baktığınızda da göreceğiniz üzere üzerinde 1'den 10'a kadar rakamlar var. Kahveyi istediğiniz incelikte veya kalınlıkta çekebiliyorsunuz. Bu açıdan diğer toz hale getiren makinalara göre çok üstün. Ben 145 TL 'ye almıştım zamanında. Çok memnunum. O günden beri %90 çekirdek alıyorum ve dilediğim miktarda kendim öğütüyorum. Bu sayede kahvenin aroması daha nefis oluyor. İster filtre kahve için ister espresso için...

Çekirdek kahve olarak da yine Tchibo'nun "Guatemale Grande" adındaki kahvesi filtre kahve yapacaksam bana aşırı hitap ediyor. İçimi yumuşak tadı dolgun. Bu tarz kahve severlere mutlaka tavsiye ederim.

Daha sonra espressoyu keşfettim. Kafelere gittiğim zaman içmeye başladım ve ucuz bir makine bakmaya başladım. O aralar (2010) Beko, İtalyan Gaggia S.p.A. firmasına bir espresso makinesi yaptırmışdı bende ekonomik fiyata buldum ve aldım.

Tek veya iki kişilik espresso hazırlayabildiğiniz bir cihaz bu hatta yanında süt köpürtücüsüde var. Çok sık kullanmamakla beraber bir kere ufak bir arıza yaptı onun haricinde sorunsuz çalışıyor. Ben 2010'da 150 TL'ye almıştım ama şu an piyasada satılmıyor diye biliyorum. 2-3 günde bir espresso içiyorum onunla. 

Sonra evdede kahve konusunda sıkıntılar yaşamaya başladım, daha küçük bir filtre makinesi aldım. 


Migros'un kendisine yaptırdığı Touch me markasını eve aldım. Aldığım zaman iyi bir indirime rastladım ve %50 indirimle 30 TL'ye aldım. Bu diğerine göre daha küçük filtre kullanıyor. 1/2 lik olandan ama o filtre kağıdını bulmak çok kolay değil. Onun için 1/4'lükten kesiyorum ya da bulamazsam kendinden filtreli olduğu için hiç filtre kullanmıyorum.

Eşim kahve konusunda benim kadar meraklı değil bir de midesi çok hassas. Bazen filtre içince O'nu rahatsız ediyor. Çözüm olarak Türk Kahvesi makinesi aldık. Çokda memnun kaldık. Arçelik bu konuda bence bir devrim yaptı. 


Çift hazneli olan makine tek olana göre avantajı suyunu kendisi alması. teklide suyuda cezveye siz koyuyorsunuz. Bu makinaların genel sıkıntısı özellikle sol taraftaki cezveye sağa göre daha az su çekmesi. Bariz şekilde sol tarafı kahvesi az oluyor. Ama yaptığı kahve bence hem aynı kalitede ve köpüklü. 

Daha sonraları filtre kahveyi kongrelerde gittiğimiz otellerde ya da yolculuk esnasında içemediğimi fark ettim. Bunun için arayışa girdim ve Aero Press'i keşfettim. Bu aslında mantık olarak büyük bir şırınga. İstediğiniz ölçekte kahveyi koyuyorsunuz daha sonra kaynar su ekliyorsunuz, 20 saniye kadar karıştırıp piston yardımıyla filtreden bardağa süzüyorsunuz. Çok pratik. Otelde ve yolculukta acayip işe yarıyor. Yaptığı kahveyide çok beğeniyorum. Bazen uzun zaman yolculuğa çıkmadıysam ya da kongrelere gitmediysem işyerinde ya da evde de yapıyorum. 

Aero Press Türkiyede'de satılıyor. Mira Kahve ithalatçısı. 107 TL.

Aşağıda parçaları çektim. Soldan sağa filteler, filtre tutacağı, alt parça (filtre tutacağı ile birleşiyor), üst parça, üst parça içinde ölçü kaşığı, karıştırıcı ve bardağa süzmek için yardımcı aparat.


Bir adet filtre, filtre tutacağı içine konulup alt parça ile birleştiriliyor. 






 Ölçü kaşığı ile yapılmak istenen kadar kahve içine dolduruluyor.


Daha sonra bardak aparatını takıp üzerine kaynar su ekliyorsunuz ve 20 saniye kadar karıştırıyorsunuz. Bu esnada hafif hafif kendiliğinden süzülme başlıyor.


En son aşamada sıkma/itme aparatı ile kalan suyu alt bardağa sıkarak suyu kahveden ayırıyorsunuz.


Filtre ve espressodan sonra daha farklı kahveler ilginizi çekmeye başlayabilir. Bende latte vb kahveleri tatmaya başladım. aslında olay hep aynı 1 ya da 2 ölçü espresso üzerine süt köpüğü, sıcak su ya da sıcak süt koymakla ilgili bir olay... Temelde özne hep espresso.


(http://www.coffeenate.com/ adresinden alınmıştır)

Afiş bu konuda size daha faydalı olur diye düşünüyorum ve başka bir makinaya geçiyorum.

Tchibo Latte. Markanın son makinası. Bir önceki yazımda bahsetmiştim, makinayı Almanyadan aldım. En sevdiğim yanı sütü kendi otomatik köpürtmesi. Yani siz yandaki kol ile sütü köpürtecem diye uğraşmıyorsunuz. Dilerseniz sadece süt için dilerseniz latte için, dilerseniz sütü köpürtün üzerine espresso veya kafe cream ekleyin, keyif size kalmış. Süt haznesi kolayca ayrılıyor ve buzdolabında saklanabiliyor. tabi bu tip makinalarda üretici firmaya bağlısınız. Onun ürettiği kapsülleri kullanmak durumundasınız. Başka kapsül kullanamazsınız. Hanım çok sevdiğinden bu evde.




Ben bunu çok sevdiğimden aynısı olmasa da sütü eksik olan modelini işyerime aldım. ondanda çok memnunum.


Son tanıtacağım kahve cihazı ise Bialetti marka filtre kahve makinesi. Bu cihaz diğerlerinden değişik. 3 parçadan oluşuyor. Su konulan alt parça, kahve konulan kısım ve pişen kahvenin biriktiği/alındığı kısım. Önce alt kısma bellik miktar su konuluyor daha sonra resimde ortada olan parçaya bir ölçü kahve konuluyor. orta kısım ilk parçanın içine yerleştiriliyor sonra üst parça alt kısma vidalanıyor!






Son şekli alttaki gibi olacak. Daha sonra ateşin üzerine yerleştiriliyor. Genelde 2-2,5 dakikada türkçe tabirle foşlama gibi bir olayla alttaki su buharlaşıp ortadaki kahvenin üzerinden geçip yukarıdaki kısımda yoğunlaşıyor. O anda hemen ocaktan alınıp fincana dökülmesi gerekiyor. Ayrıca fazla bekletmeden temizlenmeli. Aletin tamamına yakını aluminyum, bu sebeple artıklar leke yapabiliyor.


Son olarak kahve çeşitleri: Ben filtre kahvede Guatemale Grande seviyorum, Almanya da çok fazla kahve çeşidi var ve bunların bir kısmını denedim:


hiçbiri Guatemaleyi tutmadı. Bir ara İtalyadan aldığım Lavazza çok iyiydi. Birde en son aldığım Vivace marka var ki onun'da tadını beğendim.


Beğeni sıram:

1) Filtre

2) Aero Press

3) Tchibo/lar

4) Türk Kahvesi (aslında bu ayrı bir kategori olmalı çünkü tüm diğer kahveler telveden ayrılırken türk kahvesinde telvesi içinde kalıyor)

5) Bialetti


İşyerindekiler:

Büyük filtre makinası

Öğütücü

Beko espresoo makinası

Tchibo 

Evdekiler:

Küçük fitre makinası

Bialetti

Tchibo cafissimo latte

Türk kahvesi